17 Şubat 2010 Çarşamba

Fink



Fink'in BJK'nin resmi internet sitesine verdiği röportajdan parçalar....

Beşiktaş’ta forma giymek nasıl bir duygu? Eğitim durumun hakkında bilgi verir misin? Alışveriş yapmayı sever misin? İstanbul’da en çok nereyi beğendin. Türkiye’de İstanbul dışında başka bir şehir gezdin mi?
Müge

Beşiktaş forması giymek benim için çok güzel bir duygu. İlk maçımı da Fenerbahçe karşısında oynamıştım Süper Kupa için. O maçta giydiğim formayı saklıyorum.



Fenerbahçe’ye attığın gol sonrasında neler hissettin?
Hilmi, Volkan Erdoğan, Sergen Yıldız, Sercan Aslan

Her açıdan mükemmel bir goldü. Takımıma galibiyet golünü kazandırdım, taraftarları sevindirdim. Ayrıca annem, babam ve kardeşim bu maçı izlemek için gelmişlerdi. Maç öncesi annem, gol atacağımı tahmin ettiğini söylemişti. Benim için mükemmel bir andı.


Futbol hayatın boyunca en beğendiğin gol hangisiydi?
Gökhan Şişman

Birçok kez gol attım. Ama Fenerbahçe’ye attığım gol hem çok güzeldi hem anlamı büyüktü. Almanya’da da buna benzer goller attım. Hatırladığım üç tane gol var ki, bunların arasından Nürnberg’e attığım gol de değerlidir benim için.


Ne gol atmışsın be arkadaş....Bir Alman'ı sevindirdik ya..eşinin dostunun hayır duasıyla sırtımız yere gelmez...

Benim Fink'e tavsiyem, Türkiye kariyeri süresinde içinde Fenerbahçe adı geçmeyen anıları da tecrübe edinmesidir.

Yarın bir gün Almanya'da eşin dostun sorar da "ne yaptın oralarda diye", böyle cevaplar verirsen istemeden fahri elçimiz olursun...

Bir de Carew vardı böyle, sabah akşam Fenerbahçe'den bahsederdi..O da gol atmıştı bize..

Peeey peeey...

12 Şubat 2010 Cuma

A Serious Man...



Blog un fahri ortağı King Jeremy ile, bir Cuma gecemize mal olan Coen Kardeşler filmi " A Serious Man" en iyi film dalında Oscar a aday gösterilmiş.....

Film süresince kadim dostumun "abi film bööle gitmez, kesin bir yerde gelişme olacak" yakarışları devam ederken filmin pat! diye bitmesidir bizi hüzne gark eyleyen.

IMDB rules! prensibini benimsemiş biri olarak filmi seyretmeyi bizzat kendim önermiştim. Bu anlamsızlıklar silsilesini bir yere kadar savundum temaşa esnasında. Ve fekat benim gibi bir ukalanın da tıkanacağı yerler vardır...Evet kabul etmek gerekir ki konu film, değil Coen kardeşlerin, sinema dünyasının en kötü filmlerinden biri.

Filmin bitmesine müteakip surflediğim, başta Ekşi Sözlük olmak üzere, ukala yatağı sitelerde okuduğum yorumlar nedense beni şaşırtmadı: "Şahaser", "Coen'ler kendini aşmış"...

Filmi kuantum mekaniğinin hayata uyarlaması falan diye yorumlayanlar var (Başrol oyuncusu Schrödinger'in Kedisi Teoreminden bahsediyor filmin bir yerinde)...Hayır, o insanlara kuantum mekaniği nedir? diye sorsan 3. kelimede tıkanırlar...ama okumuşlar ya IMDB yorumlarında bunu, ver ayarı yutturabildiğine...

Ayrıca neymiş, Film 1960 lı yılların Amerika'sına eleştirel bakıyomuş! bu mudur bir filmi güzel yapan!

Bu filmi beğenen TC vatandaşlarıyla "rakı-balık" eşliğinde filmi izlemek istiyorum...anlatsınlar bakalım neymiş şu şahaser...Nedir bu memleketin boktan filmleri beğenerek pirim yapmaya çalışan insanlardan çektiği..

Coen Kardeşlerin; Fargo ve No Country for Old Men ile kalbimde kazandığı kredinin nezdimde tükendiğini belirtir, yazıma gene King Jeremy'nin filmi izlediğine müteakip yaptığı eşşiz yorumla son veririm:

"Lise Türkçe derslerindeki okuma metinlerinde bir çok kez aynı konu tartışılırdı ve ben neden olduğunu anlayamazdım: -Sanat sanat için midir, halk için midir- şimdi neden tartışıldığını anladım"

ne diyelim, Two Thumbs up!!!!!

11 Şubat 2010 Perşembe

Vatandaşın Dedektörle İmtihanı

i
İş sebebiyle çok fazla seyahat ediyorum. İlk bakışta güzel bir şey gibi gözükse de, zamanla adamın sıtkı sıyrılıyor. Bu gidişle " Türkiye'nin otelcilik hizmetleri" tarzında bir kitap yazmaya muktedir olacağım.

Eğer mesafe yerse, her yere arabayla gitmeyi tercih ederim. Hem daha rahattır, hem de itiraf ederim ki uçaktan hala feci şekilde tırsıyorum.

Uzun lafın kısası bu hafta gene bir seyahat için uçak kullanmak zorunda kaldım. Program sıkışık olduğu için takım elbise ile havalimanına gitmek durumundaydım. Bu çin işkencesini her yaşadığımda aklıma Umut Sarıkaya'nın yukarıdaki karikatürü gelir...

Kemerinizi çıkarın, saatinizi çıkarın, notebook'u çantasından çıkarın ve çalıştırın, ceketinizi montunuzu giyin çıkarın...hatta ayakkabınızı çıkarın, ayağa poşet giyin o şekilde dedektörden geçin...

Tabi bu, soyun-giyin işlemini hem havalimanına girişte hem de bilet geçişte yapmak zorunda olduğunuzu söylemiyorum bile...

Benim bu konuda asabımı bozan şey havalimanları arasında bir standart olmaması. Mesela, Yeşilköy'de neredeyse prostat kontrolü yapılıyorken, Adana Havalimanında utanmasalar üstünü bile aramayacaklar.

Neyse bu konu hakkında yazmamın sebebi şudur ki, Notebook çantasını rontgenden geçirirken görevliler tarafından sorulan "çantanın içinde notebook var mıydı ?" sorusuna kafayı takmış bulunmaktaydım bir süredir. 1-) Notebook çantasında kedi yavrusu mu taşıyacağım? 2-) Koskoca ekran var orada göremiyo musun içeride ne var ne yok!

Neyse, en son İzmir Havalimanında görevlinin bu sorusuna "Hayır yok" diye cevap verdim. Adamlarda gayet çantamı geçirdiler...Anlaşılan o ki bunlar çanta içindeki Notebook'u anlayamıyorlar. Hiç keyfinizi bozmadan yalan söyleyebilirsiniz..

Yalanınız ortaya çıkar, terorist muamelesi görürseniz de hiçbirinizi tanımam baştan söyleyeyim...

Saygılarımla

10 Şubat 2010 Çarşamba

Delikanlının Galaksi Rehberi#3

Ey oğul,

* Unutma ki, tanımadığın yeni bir ortama girdiğinde, daha ortada fol yok yumurta yokken, sana en fazla yakınlık gösteren, kanka muhabbeti çeken laubali kişilikler ilk fırsatta arkandan dolaşıp 2 puan alacak yavşaklardır. Delikanlı adam, ortama yeni birisi girdiğinde mesafeli durur, pozisyon alır, ölçer biçer, uygun görürse iletişim kurar. Bu tarz bir ortama girdiğinde sana en mesefeli duran adam, en büyük kanka adayındır...

* Eğer bir ortamda, her hafta, "rakı balık yapalım" "bir akşam rakı içmeye gidelim" tarzı muhabbetler mütemadiyen yapılıyor ve sonuç olarak her akşam kös kös eve dönülüyorsa, bil ki o cenapta ortam bilen, kadirşinas adam yoktur. Alemci adamın içki aksiyonu spontene gelişir...bu tarz adamların "rakı" kelimesinin içini boşaltmasına izin verme. Gerekirse "akşam masa kuruyorum, beklerim" de...kalan sağlar senindir

* Klasik olduğu üzere " Ben kızlarla anlaşamıyorum, hepsi çok kıskanç. En yakın arkadaşlarım hep erkek" diyen kızlara kötü duygular besle. İcabında hepsiyle "rakı-balık" yap.

* İş hayatındaki er kişileri 2 ana başlıkta irdeleyebilirsin. Elbiselerini akşamdan hazırlayanlar ve sabah spontene " elime ne geçerse giyerim ağa" cılar. ilk kategori tehlikelidir. İş çıkışları kısa bir akşam yemeği ve kariyer üzerine ciddi konuşmalar için idealdir. Sırrını açık etmeye gelmez. İkinci kısım candır canandır...alakasız gömlek-kravat kombinasyonlarında bire birdir...bazı sabahlar çorapları bile farklı giyebilir. Genelde akşamcıdır, eğlenmeyi iyi bilir..Sırrını saklar, ama o kişiyle yaşadıkların havanda su dövmektir. Kariyere zerre faydası olmaz...birinci tip adamlarla yükselirsin, ikinci tip adamlarla sevilirsin...

* Delikanlı adam sigortacı görünce tepki koyar....Bunlar, insanoğlunun zaaflarına hitap eden meslek kollarıdır.Satış temsilcisi güzel bir bayan ise konu uzatılabilir, aksi takdirde kapı gösterilmelidir.

* Ne demek ben kızlarla anlaşamıyorum! Erkek adam "ben erkeklerle anlaşamıyorum, bütün arkadaşlarım kız" derse, arkasından ipne derler. Peki aynısını söyleyen kıza ne derler??...adamı konuşturmayın...

Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur...

1 Şubat 2010 Pazartesi

Gene Kızılacak ama...



Serdar Bilgili'nin taktığı şapka..
Karşılıklı kurlaşmalar...
85 yılında aynı tribünde bayrak sallamalar...
Kartal şampiyon, cimbom kupayı, ibne fener aldı babayı...tezahuratları

Fenerbahçe tribün tarihinde böyle bir pankart var mı?...Varsa susarız....

Ne demiş Atatürk
"Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin"

Gerisi laf ı güzaf