i
İş sebebiyle çok fazla seyahat ediyorum. İlk bakışta güzel bir şey gibi gözükse de, zamanla adamın sıtkı sıyrılıyor. Bu gidişle " Türkiye'nin otelcilik hizmetleri" tarzında bir kitap yazmaya muktedir olacağım.
Eğer mesafe yerse, her yere arabayla gitmeyi tercih ederim. Hem daha rahattır, hem de itiraf ederim ki uçaktan hala feci şekilde tırsıyorum.
Uzun lafın kısası bu hafta gene bir seyahat için uçak kullanmak zorunda kaldım. Program sıkışık olduğu için takım elbise ile havalimanına gitmek durumundaydım. Bu çin işkencesini her yaşadığımda aklıma Umut Sarıkaya'nın yukarıdaki karikatürü gelir...
Kemerinizi çıkarın, saatinizi çıkarın, notebook'u çantasından çıkarın ve çalıştırın, ceketinizi montunuzu giyin çıkarın...hatta ayakkabınızı çıkarın, ayağa poşet giyin o şekilde dedektörden geçin...
Tabi bu, soyun-giyin işlemini hem havalimanına girişte hem de bilet geçişte yapmak zorunda olduğunuzu söylemiyorum bile...
Benim bu konuda asabımı bozan şey havalimanları arasında bir standart olmaması. Mesela, Yeşilköy'de neredeyse prostat kontrolü yapılıyorken, Adana Havalimanında utanmasalar üstünü bile aramayacaklar.
Neyse bu konu hakkında yazmamın sebebi şudur ki, Notebook çantasını rontgenden geçirirken görevliler tarafından sorulan "çantanın içinde notebook var mıydı ?" sorusuna kafayı takmış bulunmaktaydım bir süredir. 1-) Notebook çantasında kedi yavrusu mu taşıyacağım? 2-) Koskoca ekran var orada göremiyo musun içeride ne var ne yok!
Neyse, en son İzmir Havalimanında görevlinin bu sorusuna "Hayır yok" diye cevap verdim. Adamlarda gayet çantamı geçirdiler...Anlaşılan o ki bunlar çanta içindeki Notebook'u anlayamıyorlar. Hiç keyfinizi bozmadan yalan söyleyebilirsiniz..
Yalanınız ortaya çıkar, terorist muamelesi görürseniz de hiçbirinizi tanımam baştan söyleyeyim...
Saygılarımla
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder