26 Mayıs 2010 Çarşamba
Pulp Fiction
-Telefonlara çıkma.
-İş yerinde kimseyle samimi olma, olası makaraları başlamadan engelle.
-Her akşam saat 22:00 da yatakta ol..
-Kesinlikle tv seyretme, gazete okuma.Sıkılırsan Discovery Channel izle, arabada da hiç DJ i olmayan radyoları tercih et.
-Kimseyle futbol konuşma...
Evet, yukarıda fanatik bir Fenerbahçe'linin geçen pazardan sonraki 7 gününün özetini okudunuz. Denizli'yi tribünde yaşamama rağmen bu yıkımın boyutlarını anlatmak kifayetsiz kalır. Edecek çok küfür var.Bu yaşıma kadar hiç kimseyle maç yüzünden dalga geçmedim. Benimle geçilmesine de dayanamıyorum. İstediğim bu kadarcık saygıyı anlayışla karşılamayan çakma Bursaspor'lu arkadaşlarıma da selam olsun. Umarım bir gün empati yapmayı becerebilirler.
Bizim için zor günlerdi, bitti...Tam bu sırada çiçek gibi gelen bir aktivite ile ilgilidir bu yazı..
Evet 2010 CL finali için Madrid'deydim. Madrid öyleydi böyleydi diye uzun uzadıya anlatmak saçma olur. Şehir ile ilgili çok yazı var zaten. Adet olduğu üzere fotoroman tadındaki gezimizi maddeler halinde özetleyeyim.
- Madrid, Ankara'nın hallicesi. Buna rağmen sevimli bir şehir. Düzenli ve temiz. İyi bir metro ağı var. Yemekleri ve yemek alışkanlıkları bize göre değil. Öğlenleri çok sıcak olduğu için hayatı 3 saat öteliyorlar. Saat 11 de yemeğe oturdukları bilinen bir ayrıntı. Ben hiç bir batı ülkesinde domuz etinin bu kadar ağırlıkta olduğu bir mutfak görmedim. Bir gece yemek yemeğe gittimizde (Tabi ki saat 23:00 sıraları) bir kadının kavun üzeri domuz pastırması yediğini gördüm!! Domuz bacağını kurutup (toynağını bile kesme gereği duymadan) kesip kesip pastırma halinde yiyor bu adamlar. Bunun dışında deniz mahsullerine ve tapas'a teslim olmuş bir yeme düzeni. Buna rağmen zayıflar ya ben ona kıl oldum en çok!
- İlk gün metroda telefonumu çaldırdım. Hırsızlık Madrid metrosunda vaka-i adiyeymiş. Bize de vurdu piyango. Daha sonra birçok kişinin aynı dertten muzdarip olduğunu öğrendik. Sıkışık metroda, tahminimizce, 2 tane kızın beni çorlamasına izin verdim. Bir de açık göz diye geçiniriz!
- Gezinin en büyük olayını tartışmaya gerek yok. 3 ay önceden ayarladığımız biletlerin patladığını öğrenince tarifsiz kederlere gark olduk. Fakat hasbel kader bulduğumuz beleş biletler beni Alice misali harikalar diyarına götürdü. Evet değerli okurlar, bu satırların yazarı Barnebeu VİP tribününden CL finali izlemiş bir adamdır! Camiadan değerli bir abimizin yaptığı kıyaktır bizi "special one" yapan. Açık büfe yemekler, sınırsız içki, mini etekli hostesler... Evet bir 90 dakika böyle geçti. Maçı izlediğimiz tribünde petrol zengini Arap Şeyhi vardı diyorum gerisini siz tahmin edin. İşin kötü tarafı insanların takım elbise ve beyaz şarap ile takıldığı ortama, şort ve sıcaktan üzerimize yapışmıs Fener formalarıyla girdik. Genç yaşta parayı bulmuş bilgisayar dahisi imajı çizdiysek ne ala...Ben olsam o kokarca grubu vip tribünün kapısından sokmazdım!
- Net konuşuyorum, Barnabeu'nun olduğu yerde kimse güzel stadım var demesin. Ben böyle güzel bir futbol mabedi görmedim.Diyeceksiniz ki "Santra çizgisinden oturarak alkol eşliğinde maç izledin, tabi güzel gelir". Vallahi billahi öyle değil sayın okurlar. Gitmeyenlere giderseniz görürsünüz diyeceğim ama kale arkası tribüne gidersiniz falan....neyse......(aranızda futbol maçı devre arasında paella yiyen varmı ??...neyse...)
- 2 takımın taraftarından da cacık olmaz...Hele Inter taraftarı tam bir mantar..hayranlıkla izlediğim hiçbir tribün aktivitesi olmadı. Bununla beraber fanatik bir Inter sempatizanı olarak gittiğim Madrid'de 2-3 defa taraflar arasında gidip geldim. Bunun sebebi, maç günü bizi Fener formasıyla gören Alman ve İtalyanların durmadan laf sokmasıdır. İtalyan "Bursa" dedi, Bavyera'lı oldum, Alman "anons" dedi Interista'yım dedim. Nihayetinde bir Alman'ın yanımıza gelip skandalı ayrıntılarıyla sorması, ve " i can't understand, whyyyyy?" diye müstesni cümleleri benim en son sarı lacivertlilerde karar kılmama sebep oldu. İyi de oldu..nihayet kazanan tarafı seçtik bu hayatta...O Alman'a da Onur un Boca atkısını sattık %100 kar ile...onu da dip bilgi olarak vereyim..
-Bu arada abartmıyorum. Bizim son hadise yabancıların dilinde...Bıktık laf yemekten. Kopalım bu futbol ortamından diye son gün Toledo'ya gittik, tarihi şehir hesabı...Orada da rastlaya rastlaya Bursa maçından 1 gün önce İspanya turuna çıkmış moruklardan oluşan bir Türk kafilesine rastladık. Mal bulmuş mağrip gibi atladılar üzerimize...Konu da direk Bursa maçı. Hatta bir amca sormaz mı "Aziz duruyor mu??". Ulan bela mısınız başımıza! Nereye gitsek kurtulamadık. Kafilelerine katılmamızı önerdiler, dedik ya katil oluruz ya da bunlar bizi kızlarına nişanlar. Aynen uzadık...Bu arada Toledo çok güzel bir yer...
-Toledo ve maç dışında bütün programımız Madrid'i yürüyerek gezmekle geçti. Tabi bunu 40 derece sıcakta yapmasaydık daha bir şık olurdu. Gündüzleri o kadar yorulduk ki, akşamları erkenden yatmak zorundan kaldık. Bir tane Madrid bar cafesi görmüşlüğüm yok. Fahri tur rehberimiz Hasanpasha, ilk gecenin programına "Flemenko Gösterisi" yazmış.Güldük geçtik tabi...genç insanlar bunlar, yapıyorlar böyle hatalar...
- O değilde maç sonrası, bütün gün sıcak altında giydiğim üzerime yapışmış formayı bir Brezilya'lının Boca formasıyla takas ettim ya...Bir de çocuk hemen giydi formayı....Maradona zamanından kalma, cillop orjinal Boca formam oldu ben ona bakarım...kokusu da Brezilya halkına armağanım olsun..
-Gezinin ikinci büyük bombasını dönüş için havalimanına gittiğimizde yaşadık. Halihazırda gidiş yolculuğunda İberia'dan nefret etmişiz. Daracık koltuklar, salak ve çirkin hostesler, kötü hizmet vs...bir de check in e gittiğimizde overbook yapmışız sizi yarın göndereceğiz demezler mi! ilk başta bayağı bir çirkinlik yaptık kendilerine karşı.Benim ihalem var, Onur 'un durmadan müdürü arar! daha sonra olayı kabullenip, çirkinliğin boyutlarını arttırdık ve kendimizi ertesi sabah ki THY uçağına rezerve ettirdik. İberia yetkilileri biz size tazminat vericez, otel de uçak bileti de ayarlıcaz dedi. Tabi biz bu lafları kulak arkası yaptık, çocuk mu kandırıyorsunuz allaaaan pedro'ları, hangi devirde yaşıyoruz.... Elimize bir otel rezarvasyonu sıkıştırdılar, sonra satış ofisine gidin dediler. İlk sırada Onur'u çağırdılar ve avucuna 400 euro saydılar! dedik herhalde yaşça en büyük olduğundan hepimizin parasını yeddi emin tadında ona verdiler. Daha sonra beni çağırdılar ve bir 400 daha tokaladılar. Sırayla hepimize çil çil Euroları ateş ettiler... Biz "ulan bu işte bir yanlışlık var, aman uyanmasınlar" demek suretiyle arkamıza bakmadan topukladık. Otele giderken herhalde uçak ve otel parasını bu parayla vericez ihtimali neticesinde hevesimiz kırıldı..fakat o da nesi... rezervasyondaki abla "herşeyiniz ödendi, yeyin için gayrı!!" demez mi!! Biz de uçak biletini sokacaklar herhal derken ertesi sabah onun da anlı şanlı İspanyollar tafından ödendiğini gördük...yerim ben sizi...yemeklerinizi de sevdim aslında kompleksimden bok atıyorum bakmayın siz bana....400 EU cebimize kaldı mı hacı...ee VIP te maç izleyen adama da aşağısı yakışmaz zaar..
- Tabi bir gün önceden arızaya bağladığımız için bu sefer havalimanına 4 saat önceden geldik. Uçağın kalkacağı gate e konuşlandık. Bir baktım yan koltukta büyük bir oyuncak köpek. Dedim herhalde bir çocuğundur. Saatler geçti yanına yaklaşan yok. Hayır çok da sevimli kereta...İki koynuma aldım foto çektirdim, kimse napıyorsun demedi. Baktım bizim uçaktan son çağrı yapıyorlar hala gelen giden yok. Aldım kucağıma, şöle içinde bomba var mı diye elleçledim sıkı sıkı. Yumuşacık afedersin...Kaldırdım havaya bunun sahibi kim diye sordum, cevap yok...aldım uçağa soktum. Hostes görünce "1 dakka" diye bağırdı. Dedim herhalde tek akıllı ben değildim böyle oyuncakları uçağa almadıkları için sahibi bırakmış. Hostes " bu arkadaş için bilet aldınız mı?" diyerekten espri yaptı..karşılıklı güldük..ben Çurro'yu (ismi olur)valiz kapağına koydum ve yola çıktık. Yolda bizim tayfa "oluuum napıyorsun, ya uyuşturucu varsa içinde" diye kıllandırdı. Kalktım bir daha elleçledim Çurro'yu...e bişey yok gibiydi...Ülkeye girişte bizim polis de bir kaç espri yaptı..diyeceğim odur ki ey uyusturucu kaçakçıları...oyuncak köpek iyi bir tercih...kimse ne var bunun içinde diye sormuyor. Gerçi 2 gündür evimi Tarlabaşı ve Dolapdere'den kimse ziyaret etmediğine göre bizim Çurro temiz...Baş köşeye oturttum evimde kendisini...hatta aramızda özel bir bağ oluştuğunu düşünüyorum...ruh hastasıyım ben...
* Bu arada Çurro, İspanyolların kerhane tatlısını kakaoya batırmak suretiyle kıçlarından uydurduğu dandik bir tatlı. Tabi ki orjinal yazılışı bu değil. Ben bizim kerataya sevimlilik katsın diye Türkçe'ye çevirdim.Paella da koyabilirdim..ama yapmadım...Çurro iyidir...
* Bir de tren istasyonunda Cevdet Abiii ile tanışma mevzumuz var. Burada yazılmaz isteyene özelden anlatırım...ne güzel abimizdin sen be Cevdet Abi...
Madem futbolla başladık futbolla bitirelim. Madrid ile ilgili aklımıza geldikçe yazarız...Son yaşananlar bir kez daha kanıtlamıştır ki, Türkiye'de tek büyük vardır....Bu Fenerbahçe adamı kendi kompleksinde boğar...Zavallılığın resmidir Bjk ve Gs lilerin tavırları...Bursa'yı canı gönülden tebrik eder, herkesin önünden yemesini tavsiye ederim.
94.7 Radyo 5...hiç dj yok..bunalımdaki arkadaşlarıma tavsiye eder, ferahlıklar dilerim efem...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
:)))) arabadan indiğimde ilk Hasanı gördüm sonra arkasından yürüyen dev Çurro'yu! Dumur şeklinde olayı çözmeye çalışıyordum ki onunda arkasından sen çıktın.
YanıtlaSilBu Madrid tatili (eziyet olmadığı kesin) 3-4 ay konuşulur.
Seneye bende geliyorum. hiç şansınız yok.
Eeee foto yok mu?
bal akiyor mubarek. vipde mac, bedava ye ic bi de ustune para al. o da yetmedi oyuncagini da al gel.. yok artik.
YanıtlaSilKerem ya ne şanslı adamsın olummm çok eğlenceli bir gezi ve yanına ne karlar kalmış gezilerinize bizi de katın eğlence forever olsun iyicene :)
YanıtlaSilpekiimmm pekimmm ya saraplarımmmm =)=)=)
YanıtlaSil"pek bi çıkarcı gördüm seni esracımmmmm"
=))
Çurro'ya bayıldım. En yakın zamanda bir hatun kişi Çurro'ya el koymak suretiyle ikinizi ayrırır gibi geliyor bana:)
YanıtlaSil