13 Mayıs 2010 Perşembe

Haydi Hayırlı Traşlar...


Genelde 1 numara saçla dolaştığım için, öyle başkaları gibi berber tercihim yoktur. Bulduğum berbere gidip, kurbanlık koyun gibi kafayı makinaya uzatan zahmetsiz bir müşteri profiliyim.Dolayısıyla, ailemin yanına gittiğimde de eve en yakın berberi tercih ediyorum. Bu tercih te beni semtin en büyük camisinin altındaki döner sermaye berber dükkanına götürüyor. Zaten hayat boyu camiye de başka türlü gitmişliğim de yok...
Dükkanı işleten adam hemşehrim ayrıca dükkan hijyenik diyeceğim ama benim gibi bir adam için, bu argümanlar bile toplayamayacak karizmayı.
Uzun lafın kısası, geçen gidişimde tarafı olduğum bir diyalogtur bu yazıyı yazmamın sebebi.
Berberim; 20 li yaşlarda, tabiki saçları jöleyle dikleştirilmiş ve tabi ki zayıfcana bir kardeşimiz.

-Abi, yanlış anlamazsan sana bir söyleyeceğim
-Buyrun
-Ama inanmazsın.
-Buyrun neden inanmayayım.
-Abi seni geçen gün rüyamda gördüm.
-Hayırdır
-Abi ama iyi görmedim...
-Merak ettim yahu neymiş!
-Abi,rüyamda dükkana geliyordun bizi ziyarete ama elinde bir kutu, kutunun içinde de viskiler vardı.
-EEE?
-E abi bizim dükkanda kimse içki içmez ki...eki eki...
-Rüyaların tersi çıkar...

Bana Bahçelievler'in ortasında Fleet Street ambiansı yaşatan bu diyalog sebebiyle, baytar işi de olsa, berber konusunda seçici davranmam gerektiğini anladım. Berber dediğin futbol konuşur, memleketi kurtarır. Bu konuşmayı yaparken benim nasıl biri olduğumu gayet de iyi biliyor bu arkadaş. Görüntü jilet gibi, kafa hinlik peşinde...

Konunun geçtiği mekana istinaden kaderci bir yaklaşımla, Allah kimseyi cahil insanlar ile terbiye etmesin diyor yazımı noktalıyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder