7 Eylül 2010 Salı
HAVET!
Son günlerde bütün iletişim organlarında referendum teranesini dinlemekten tek sıkılan ben değilimdir sanırım. Hayatımız boyunca; bizi futbol fanatikliğiyle suçlayan, bir takımın peşinden bu kadar koşulur mu diyen, taraf olmayı gereksizlik, rakip görmeyi eziklik bilen insanların, körü körüne destekleme hususunda bizi kat be kat aştıklarını eğlenerek izliyorum.
Mübalağa etmiyorum, şu an kutuplaşanlar takım fanatikliğinin bir adım gerisinde değil. Herkes, kendini bir tarafı savunmak zorunda hissettiği için, neferlik yapmakta. Bu çığırtkanların çoğunun referendum maddelerine hakim olduğuna bile inanmıyorum. Şu an okuduğunuz yazıyı referenduma 6 gün kala yazmakta olan kulunuz, hala nereye oy atacağına karar vermemiş durumda. Dolayısıyla ben bu satırları yazarken sesli düşüneceğim. Birçoğunun yapmak istemediği şekliyle, konuya tarafsız bakmaya çalışıyorum. Çünkü ben parti borazanı değilim, kayıtsız şartsız hiçbir oluşuma teslim olmam. İrdeler, kararımı öyle veririm. Bir kişinin veya oluşumun her zaman doğru kararlar vereceğini iddia etmek, Atatürk'ün Beşiktaş'lı olduğunu iddia etmek kadar komik ve tutarsızdır çünkü.
İlk olarak, ben bu parti atışmalarını fabrika patronu-sendika çekişmelerine benzetiyorum. Görünürde 2 taraf var, fakat değişmeyen gerçek aşikar. Bir taraf muktedir öteki taraf hizmetli!. CHP öyle bir siyaset güdüyor ki sanırsın asla iktidar olmak gibi bir niyeti veya umudu yok. Durmadan, bu referanduma evet çıkarsa, hükümetin devletin bazı kanallarını ele geçireceğini ve bunun da AKP nin "malum" hedeflerine ulaşması için son darbeyi vuracağını söylüyor. Behey basiretsizler! 2 sene sonra genel seçim var, sen iktidar ol sen kullan o kanalları da 8 senedir eleştirdiğin düzeni paramparça et! Referendum bütün bu hakları AKP ye bağlamıyor ki, iktidar partisine bağlıyor. Bu ne ezikliktir bu ne mağlubiyeti kabullenmektir! Adamın biraz gururu olur. BJK bile bıraktı "nasıl olsa 2 büyüğün yanında yer alamıyorum bari ezilene yatıp prim yapayım" stratejisini. Adamlar Q7'yi aldı, CHP hala Kamer Genç ile gol yollarında etkili olmaya çalışıyor.
Şimdi buna şu şekilde cevap verenler olacaktır "Hayır diyenler ülke menfaatini ve demokrasiyi ön planda tutuyorlar". Güler geçerim. Bu ülkede; CHP nin belediyelerde ve devlet idarelerinde yaptığı kadrolaşma ve adam kayırma rekorunu, herhalde uzun yıllar hiçbir parti kıramaz (Bu yazdıklarımı; uydurmuyor, bizzat devletle iş yapan birisi olarak gözlemlediğim için söylüyorum).
Ayrıca; ister demokrasi deyin ister kuvvetler ayrılığı, bu kavramları iktidardan ayırabilmiş hatta ayırmayı istemiş, modern batı dünyası dahil, hiçbir düzen yoktur olamaz da. Bize anlatılan şehir efsanelerini bir kenara koyarsak, batı toplumunda da (özellikle USA'da) yargının hükümet politikalarına hizmet ettiği aşikardır. Zaten batıda, bizi uyutmak için anlatılagelen demokrasi kavramından eser yoktur. Zira o çok özendirilen medeni topraklarda; çatıdan Türk Bayrakları indirilir, cami minareleri yıkılır, başka ırktan olanlara pislik muamelesi yapılması vaka i adiyedir. O yüzden açık konuşmakta fayda var; eskiden yargı asker ve savcı insiyatifiyle taraflıydı, artık iktidar insiyatifiyle taraflı olacak. Giren çıkan hep vatandaşa olacağı için bu hususta ahkam kesmenin beyhude olacağını düşünüyorum. Ayrıca tutarlı olmakta fayda var, şu an iktidarda AKP yerine "Süper Atatürk'çü ve laik" bir parti 8 yıllık saltanat sürmüş olsaydı, o Facebook ta her allahın günü HAYIR'lı görsellerle kafa şişiren sıkıcı insanlar, aynı maddeler için bayıla bayıla evet tercihini destekleyeceklerdi. Zaten esas da budur, anayasa particilikten ve siyasetten bağımsız olmalıdır. Doğru, iktidarda kimin olduğuna göre farklılık göstermemelidir.
Gelelim öteki tarafa. AKP nin bu referendumla; tatlı su kurnazlığı yaptığı, hakkaniyetli maddelerle insanın gözünü boyayıp kritik 2 maddeyi geçirmeye çalıştığı, konuşulması gereken noktaları hasıraltı edip ot bokla "Evet" oyu istediği zaten açık. Ayrıca 12 Eylül'ün; yarattığı ve yol verip nemaladığı bir mantalitenin son temsilcilerinin darbecilere kızıyor gibi yapması tamamen bir ortaoyunudur. Adama sorarlar: bu ülke 12 Eylül'den önce de müslümandı ama senin mahsulu olduğun tarikatlar piyasada yoktu, o nasıl olacak? Bununla beraber AKP'nin, 250 mebusunun hakkında işleme konulamayan davalar olduğu bir ortamda, milletvekili dokunulmazlığını kaldırmaya yönelik bir aksiyonu olmadığı sürece hak hukuk adaletten bahsetmesi ayıptır, yavşaklıktır!
RTE'nin, tabiri caizse arkadan rüzgar yapıp televizyon karşısında yüzleşmeden kaçması da delikanlılığa sığmaz. Neden korkuyorsun, neyin açığa çıkmasından çekiniyorsun? sıkışınca "one minute" çekip, gider yapacağın bir moderatörü de kabul eder bizim Gandhi Kemal. Türk Milleti'nin örfünde yüzüne söyleyemeyeceğin şeyi arkadan konuşmak yoktur. Nasıl Kasımpaşa'lılık bu efendi...
Bir tarafta yenilgiyi baştan kabul etmiş, bütün kalelerine girilmiş, bezmiş, yokolmuş bir muhalefet.Öteki tarafta insanları salak yerine koyan, satılmış,yalancı ve takiyeci bir iktidar.Siz gerçekten hangi karar çıkarsa çıksın bu ülkenin demokratlaşacağını mı zannediyorsunuz?
İnsanlar işsiz, insanlar aç...İşsizlik tavan yapmış, kimsenin gelecekle ilgili bir umudu yok, herkes mutsuz, herkes çaresiz...
Verdiler elimize bir referendum geyiği kıvırıp kıvırıp duruyoruz. Artık 13 Eylül sabahı naparız gerisini bilmem.
* Görsel: İcmihrak.blogspot.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder