30 Ekim 2009 Cuma

Taçsız kral Pele, Nadia Comaneci, Fenerbahçeli Cemil….


Uzun bir aradan sonra merhaba. Konumuz, her sene adet haline getirdiğimiz üzere, bir yurtdışı deplasmanı. Yaklaşık 2 aydır planladığımız Bükreş deplasmanının geç de olsa anekdotlarıdır:

· Bismillah şehre indik taksici arıza çıktı. İlk önce klasik TR nin neresindensiniz, oraların nüfusu kaç soruları. Daha sonra Romanya’nın büyüklüğü ile karşılaştırmalar. Nihayetinde taksiciden büyük bomba:” Eskiden buralar sizindi, şimdi ne düşünüyorsunuz içinizde bir şey var mı?” Hasan dan “önce bir Yunanistan’ı alalım, sonrasına bakıcaaaaz” cevabı..Taksicinin kolpadan gülmesi… Bu arada taksiciden öğrendiğimize göre, Macaristan Transilvanya’yı istiyormuş Romenlerden. Nüfusun çoğunlukla Macar olduğu bölgede hak iddia ediyormuş. Romanya’da da bir açılım olursa şaşırmayın efenim.


· Gezi öncesi bir apartmanda daire kiralama işini uygun bulmuştuk. Bu kararı verdiğimiz için pişman da olmadık. Evimiz merkeze yürüme mesafesinde, tabak çanağından ütüsüne her şey mevcut, internet oldukça hızlı. Yalnız apartman girişinde yöneticinin ultimaton şeklinde yazdığı notları hiçbirimiz anlayamadık. “Ulan bu adam bizi yakalarsan çok pis aidat alır” korkusuyla apartmana hızlı giriş ve çıkışlar yaptık.


· Bükreş bu zamana kadar gördüğüm en vasat Avrupa başkenti. Çavuşescu’nun devasa boyutlarda ve çirkinlik abidesi sarayı dışında tarihi/sanatsal hiçbir şey yok. Adamlara milli kahramanları soruyorsun, Comaneci ve Hagi diyorlar. Gerisini siz düşünün. Zaten konsoloslukta Romanya tanıtım filmini izlerken hep spor aktivitelerini gösteriyordu, mevzuyu oradan anlamamız lazımdı.


· Şehrin gündüz yapılacakları çok kısıtlı ama gece hayatının maşallah’ı var. İlk gece takıldığımız casino’nun sahibi bize bir kıyak yaparak şehrin en şaşalı gece kulübü olan Bambu’ya giriş yapmamızı sağladı. Şöyle söyleyeyim, mekandaki kişileri ertesi gün Tv lerde gördük. Bundan sonra sorarlarsa Romanya celebrity hayatını bilmiyorum demem.


· Şaka bir yana ben bu bambu gibi mekanı İstanbul’da görmedim. Bu kadar büyük kapalı bir gece kulübü muhtemelen bizde iflas eder. Fakat orada kapıda sıralar oluşuyor. Açılıştaki şovlar gerçekten görülmeye değerdi.


· Bükreş’te ciddi bi Steaua-Dinamo rekabeti var. Genel olarak futbola ilgili bir millet Romenler. İlk defa Doğu Avrupa’da gerilim yüklü bir maç izleyeceğim derken stadı görünce hayal kırıklığına uğradım. Arkadaş WC leri bile yok! Bizim Rock’n Coke da bin lanet ederek girdiğimiz seyyar plastik tuvaletler yerleştirilmiş. Hadi leş gibi olmasına aldırmadan girdin, elini yıkayacak su yok. Büfelerinde tek satılan cips ve kola. Bu bahsettiğim numaralı tribün, yani VIP in yanı!
. Bükreş'te herkes bize hafta sonu oynanacak derbi maçını sordu. Türk futboluna ve kültürüne aşırı ilgililer. Şöyle ki adamların spor kanallarında canlı olarak TSL skorları veriliyor. Bir taksici bize Sivasspor'un geçen sezonki başarısından ve Bursaspor'un bu sezonki çıkışından bahsetti inanamadık.

· Becali, Steaua’nun başkanı. Taraftar adamdan nefret ediyor. Ana sebep adamın Steaua taraftarı olmaması ve kulüple oyuncak gibi oynaması.Kimse onu istemiyor. En son taraftar için çapulcu demiş milletin hepten fevri dönmüş. Bu sebepten dolayı (güya) seyirci takımı protesto ediyor. Tribünlerin yarısından fazlası boştu, olan seyircide maç boyunca başkana küfür etti. Becali ağabeyimiz sayesinde Rumencenin en galiz küfürlerini öğrenmiş olduk. Daha sonra baba ile aynı kumarhanede takıldık…Taraftar cefada sen burada sefada diye bağırıp üzerine yürüyecektim, efendilik ben de kalsın adamlar maç sonunda bizim takımı alkışladı deyip alttan aldım.


· Bir günlüğüne Brasov a iş ziyareti yaptım. Oraların Uludağ’ıymış. Karpatlara araba ile tırmanmak ve öteki Romanya’yı görmek açısından faydalı bir seyahat oldu. Romanya’ya gidilecekse oralara gidilir, gerisi de yalan olur….


· Bükreş öyle bir şehir ki eşe dosta alacak hediye bile bulamadım. Her doğu bloğu ülkesi gibi insanların ruhu çekilmiş. Tepkisiz ve amaçsız gibiler, boş boş etrafta dolanan hayaletlere benziyorlar. Benim Macaristan ve Romanya ziyaretlerim sonucunda netleşen bir fikrim var. Eğer bir gün 3. Dünya savaşı çıkarsa bu ülkeler tarihten silinirler. Hikâyesi olmayan, hiçbir şeyi umursamayan halklar bunlar. Tarihlerinde bağımsızlık savaşları bile yok. Hep birileri antlaşmalarla alıp vermiş bunları.


· Sözün özü: bir daha mecbur olmadığım sürece Bükreş’e gitmem. Gidene de 2 günden fazla kalmamasını öneririm.

12 Ekim 2009 Pazartesi

Sucu'yu uğurlarken...




Papazın Çayırı Öksüz....




2001 yılıydı, Fenerlist’in Cebit fuarındaki standında görevliydim. Yoğun bir gündü, futbolcular standa ziyarete gelip konuşma yapmıştı. Özel koruma görevlisi gibi futbolcuları kalabalıktan korumak için çok fazla çaba sarf etmiştik. Bütün o karmaşanın içerisinde, yorgun bacaklarımın vücudumu taşıyamaz hale geldiği anda, saçı sakalı birbirine karışmış sevimli suratlı aydın görünüşlü birisinin yaklaştığını gördüm. “Merhaba çocuklar, ben Cumhuriyet'ten Mehmet Sucu…gazeteciyim”.


Hani klasik geyiktir, bazı insanlarla ilk defa tanışsan bile yıllardır berabermişsiniz gibi bir sıcaklık hissedersiniz.. İşte Mehmet Sucu böyle bir adamdı. Fenerbahçe üzerine biraz sohbet etmiştik. Anarşist düşünceleri olan, takıma ve taraftarlığa başka gözden bakan birisiydi.
Bizdeki o gençlik heyecanını görüp bombasını patlatmıştı: Çocuklar neden bir taraftar fanzini çıkarmıyoruz? Bizi öyle motive etmişti ki sonuçlarını hiç düşünmeden bu fikri benimsemiştik.
Ben,Onur Tuncer, Hakan Açıkalın, Cengizhan Yeldan ve tabi ki Mehmet Sucu. İlk kadromuz buydu. Fanzinin ismini ben ortaya atmıştım….Papazın Çayırı….


Büyük bir şevkle çalışmaya başladık. Tribünün önde gelen simalarından biri ile röportaj ayarladım. Mehmet Sucu o zamanlar üniversitede ders veriyordu ve bu işlere meraklı bir kız öğrencisi vardı. Bizimle beraber röportaja katıldı, teybine kaydettiği konuşmaları yazıya döktü. Ben sahte isimle Gençlerbirliği deplasmanı yazısı yazdım, Mehmet Sucu yakın arkadaşı Bedri Baykam’dan bir yazı aldı. Onur, takımla beraber kamptaydı ve futbolcuların yaşamından kesit içeren çok güzel bir yazı yazdı.Cumhuriyet gazetesinin arşivlerinden 2 adet güzel Fenerbahçe fotoğrafı bulduk ve dergiye ekledik. Dergiyi oluşturmak için Cumhuriyet'in Cağaloğlu binasında saatlerce çalıştık.Çok güzel bir sayı olmuştu. Trabzon maçından önce eskilerin gazeteci çocukları gibi bütün sayıları elden satmıştık, hatta Kadıköy rıhtımındaki gazete bayilerine verdiğimiz sayılar bile tükenmişti.


Ne yazık ki dergi kimilerini rahatsız etmişti. Bize röportaj veren kişinin bazı sözleri Galatasaray tribününü sinirlendi. Aynı kişi bu lafları söylemediğini ve bizim çarpıttığımızı söyleyince okka altına gitmiştik. İş büyümüş ve istemediğimiz yerlere gitmişti. Bu konuda daha fazla ayrıntı vermeyeceğim. Çok severek başladığımız macera daha ilk sayıda sona ermişti.


İşte Türkiye’nin ilk bağımsız tribün fanzini Papazın Çayırı’nın hikayesi böyleydi…


Yukarıda saydığım isimlerle hala görüşüyorum ama Mehmet Sucu ile farklı bir ilişkimiz vardı. Birçok kez Cumhuriyet gazetesine ziyaretine gittim. Gazetenin taşındığı Cağaloğlu binasında beni ağırlar onun sayfa mizanpajı ile uğraşmasını, diğer gazetecilerle çalışmasını izlememe izin verirdi. Gerçekten işini bilen, saygı ve sevgi duyulan birisiydi. Gazeteyi bitirdikten sonra bir yerlere içmeye gider memleketi ve Fenerbahçe’yi kurtarırdık….


Bir gün sana bir sürprizim var diye telefon açtı. Mecidiyeköy’deki buluşmamıza 2 adet dergiyle gelmişti. Bunlar, kendisinin 1983 yılında çıkardığı “Sarı Kanarya” adlı Fenerbahçe dergisine ait 2 sayı idi. Dergileri büyük bir iştahla incelerken bir tanesini arkasında eski basketbolcumuz Calvin’in Spor Sergi sarayındaki bir fotoğrafını gördüm. Bu fotoğraf İnternet alemlerinde milad oldu ("milyonlarca " bestesi hangi takıma ait tartışmalarına istinaden) .Bu dergileri Mehmet Ağabey den ödünç almıştım. Her konuşmamızda o dergileri benden geri alacağını, hiç heveslenmemi yarı şaka yarı ciddi söylerdi.


Daha sonra gazete Şişli’ye taşındığında, bombalama olayında ve Mustafa Balbay tutuklandığında birer kez daha görüştük..Mecidiyeköy de son buluşmamızda bana hasta olduğunu söylemişti…


Daha sonra gerek iş hayatı yoğunluğundan, gerekse benim ihmalkârlığımdan çok fazla görüşemedik. Bir iki defa kendisini aradım, bana beynindeki tümörü hallettiğini artık iyileşme sürecinde olduğunu söyledi. Onunla ilgili haberleri almaya devam ediyordum, işi bıraktığını söylüyorlardı. Bir gün maçtan önce uzaktan onu gördüm. Saçları dökülmüş, o aydınlık suratlı adam neredeyse 30 yıl yaşlanmıştı..Bir iki defa kendisine ulaşmaya çalıştıysam da başaramadım…

Pazar sabahı kalktığımda Hasan’ın telefonu ile öğrendim durumu.


Herkesin onu çağırdığı lakabıyla “Sucu” gitmişti….


Cumhuriyet Gazetesi, onu tanımakta zorluk çektiğim son fotoğraflarını basmıştı. Bakmaya bile dayanamadım, zaten kendim de hastalıklarla boğuştuğumdan bazı şeyleri kaldıramayacak durumdaydım.


Bu yazı bir veda yazısı değildir. Vefasızlığımdan dolayı kendime kızgınım sadece…

Artık bana; Dev-Sol’un iç yazışmalarını “off the record” olarak okutacak, Fenerbahçe takımında kim solcu kim sağcı geyiği yapacak, Önder Turacı’nın Türkiye’nin en iyi futbolcusu olduğunu iddia edecek, en can sıkıcı şeye bile bıyık altından gülebilecek bir ağabeyim yok…


2006 da ki Denizli deplasmanında; şampiyonluk elden gitmişken, tribündeki türbanlı bir kızın tavırlarını, saatlerce analiz edebilecek kadar bu dünyadan olmayan uçuk kaçık adam gitti artık...


Seninle ilgili söylenecek, yazılacak o kadar şey var ki…


Ama bana söylediğin bir kelimeyi hayatım boyunca unutmayacağım:
“Kerem, ben burada yazı işleri müdürü olduğum sürece Cumhuriyet’te Fenerbahçe aleyhine haber yazdırmam”


Bana öğrettiklerini, benden geri almayı bir türlü başaramadığın dergileri hayatım boyunca muhafaza edeceğim.

Güle Güle Sucu…

5 Ekim 2009 Pazartesi

Hello Adana, Ne Var Ne Yok Orada?...Çok Özledim Laf Aramızda...

Yazmaya çok vakit bulabiliyormuşum gibi bir de bu güneydoğu iş gezisi çıktı. Diyarbakır'da başlayıp Adana'da sona erecek bu 3 günümde; bol bol kebap yemek, senenin son sıcaklarını ensemde hissetmek, verimli bir iş seyahatı geçirmek ve mümkünse açılım hakkında ukalalık edecek doneler toplamak ana hedeflerimdir.
Stay Tuned!