23 Haziran 2010 Çarşamba

İstanbul-Ankara....Asfalt Kader...



Yol: Mesafe hakkında sıkça dile getirilen bir yanlış var. Yol boyunca tabelalarda okuduğunuz gişeler arası mesafedir. 2 saatte gittim, 2,5 saatte gittim tarzı rüzgarlara prim vermeyiniz. Ankara Gişelerini geçtikten sonra 40 dakika daha yol gidersiniz. Bu işin doğrusu, optimum bir hızla, İstanbul Gişelerden Ankara'da gideceğiniz yere 4 saatten önce varamayacağınızdır Çamlıca Gişeler-Dilovası, İzmit Batı-Düzce, Tünel- Kızılcahamam sapakları arası hız yapmak için ideal satıhlar sunar. Fakat sürüş keyfi Tünel'den Bolu ya inen rampada tavana vurur. Ankara'ya yaklaştıkca bitki örtüsünün yeşilden sarıya döndüğünü görürsünüz. Yol boyunca, tabi ki, ilgi çekecek hiç bir şey yoktur. Uzun lafın kısası sıkıcı bir yolculuktur.Yukarıda da belirttiğimiz gibi Sakarya Ovası, güzergahtaki en geniş ve düz yolu barındırır. Arabanızın ne kadar hız yapabileceğini denemek için birebirdir.

Hava koşulları&Yol Çalışmaları: Çamlıca Gişeler-Çayırova arası bölge yılın 10 ayı yağış alır. Kurtköy'e yakın olduğundan mı bilinmez, bu kısımda hiçbir radyo da doğru dürüst çekmez. Stresli ve sevimsiz bir sürüştür. Bolu dağına doğru hava çöker, insanın içini kasvet kaplar. Düşünüldüğü gibi tünel asla hava koşullarından dolayı kapanmaz. Sadece neden olduğu anlaşılmayan tamiratlara bir çok kez tek şeride düşer. Tünel in iki çıkışındaki iniş rampaları yolculuğun en tehlikeli bölümleridir. İki taraftaki viyadük de, hiçbir sorun olmamasına rağmen, kış aylarında tek şeride düşürülür. Hence the expression: Viyadükler yollardan önce donar....Mevsim şartlarının en sıkı olduğu kısım Cankurtaran Geçidi'dir. Sıcaklık yaklaşık 10 derece düşer. Kış aylarında görüş mesafesini sıfırlayacak bir tipi olur.Dikkatli olunmasında fayda vardır.

Benzin Durumu&Molalar: Sadece belirli markalardan benzin almak durumunda/isteğinde olanlar için bir diğer önemli husus, yakıt planlamasını doğru olarak yapabilmektir. Mesela BP'ciyseniz tek şansınız Körfez'deki benzincidir, bunun dışında TEM olsun eski yol olsun güzergahta başka bir BP bulamazsınız (Hendek Sapağından sapıp 45 dakika kaybetmeyi göze almazsanız tabi..). Eğer böyle bir şartınız yoksa Cankurtaran Geçidi'ndeki Opet'i öneririz. Dağ havası ve yakıt kalitesi sizi tatmin edecektir. Güzergahtaki öteki Opet, birçoğumuza aşina olan Gebce Mehmetçik Vakfı İstasyonudur.Outlet Center'lardan alışveriş de yapmayı dilerseniz yeni açılan Düzce Park Outlet zengin bir alternatif sunabilir. Fakat unututulmaması gerekir ki uzun molalar yola konsantrasyonu azaltır. Son bir tavsiye, Ankara giriş ve çıkışındaki M Oil den asla yakıt almayın...Ben yolda kaldım ordan biliyorum...

Radar: Radarlara dikkat etmezseniz canınız yanar. Bir gün evinize veya işyerinize gelen, plakaya yazılmış cezalar tadınızı kaçırır. Fecaat ın size eşsiz kıyağıyla radarlara yakalanmadan seyrüsefer yapacaksınız, stay tuned.... İlk olarak İstanbul sınırına kadar hız yapmamak faidelidir, zira seyyar radarlarlara seyrek de olsa rast gelebilirsiniz. Bolu Tünelinin içinde hızı 80 e kadar düşürmek caizdir. Oradaki elektronik kameralar 7/24 çalışır ve affı yoktur. Tünelden sonra, otobanda 4 yerde radar vardır. Birincisi Bolu Batı birleşimi, ikincisi Gerede Rampası, üçüncüsü Gişelere 1 km kala yüksek gerilim hattının dibi,dördüncüsü ise gişe girişinde orta şeritteki girinti...Bunlardan sadece son saydığım uygulamalı radardır. Diğerlerine yakalandığınızı postacı kapınızı çaldığında anlarsınız. Bunun dışında Ankara'ya girişte muhtelif radarlar vardır, onlara da siz dikkat edin artık... Tabi gönül ister ki kimse hız yapmasın hepimiz kardeşce yaşayalım...bu dediğime siz de inanmadınız biliyorum...(Otobanda 130 km/h hız limiti mi olur ulan!)

Kayıntı: Gelelim en eğlenceli kısıma...Bolu tüneli yapıldığından beri, yol üstü lezzet duraklarının eski havası kalmadığı aşikardır. Otoban kenarındaki mekanların fahiş işgaliye masrafları hepsini fabrikasyon üretime zorlamaktadır. Eğer İstanbul-Ankara seferi yapıyorsanız Selahattin Usta nın Akçaabat Köftecisi mantıklı bir seçimdir. Lezzetli ucuz ve hızlıdır,ikramcıdır, üçün beşin hesabını yapmaz..severiz Selo'yu.. Bu güzergahtaki Berceste'lere (Biri Sapanca da biri Düzce de olmak üzere) kesinlikle itibar etmeyin. Bu iki mekan kalitesi yetersiz ve servisi ağırdır. Fakat Ankara-İstanbul istikametindeki Berceste, Bolu Dağındaki şaşalı günlerini hatırlatmaktadır, pirzola ve böbreği denemeniz de fayda var. Eğer İsmail Usta'nın dağdaki mekanının müdavimiyseniz otoban tesisinde hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Fast food tarzı sevenler için Mc olsun BK olsun güzergah boyunca mevcuttur.Mütevazi, ucuz ve lezzetli bir yemek peşindeyseniz Ankara girişindeki M Oil in tesisleri sizi tatmin eder. Tabi burada, şehirlerarası güneydoğu otobüs yolcularıyla beraber gürültülü bir yemeği göze almalısınız. Ankara-İstanbul istikametindeki Köroğlu, Metro-Dörtdivan gibi tesislere itibar etmeyin. Zaten büyük şairin konuyu bir çırpıda özetleyen söylemine istinaden, Ankara'dan dönüşte mutluluktan coşacağınız için, aklınıza çok yemek yemek gelmeyecektir. Yiyecekseniz de Berceste de yiyin dedik zaten efem....

Tabi bunca şeye dikkat edip seyahatınızı bitirdikten sonra karşılaştığınız: gri binalar, tuvalet fayanslı altgeçitler,Şirinler gibi tek tip giyinmiş memur kalabalığı ve suratsız çehreler olacaktır. Daha önce söylediğimiz gibi insan rahat ettiği yeri sever. Biz artık alıştık Ankara'ya, hatta sevdik onu... İçinde çok sevdiğimiz dostlarımız da var hattızatında...Fakat gönül isterdi ki Türkiye'nin başkenti Antalya olsun Marmaris olsun...

Ankara hayatımın bir parçası...yaklaşık 4 yıldır bu böyle..

Bu seferlik yolculuğu yazıyorum...belki bir gün Ankara'yı da yazarım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder