2 Kasım 2009 Pazartesi

Hakkımda Yapılan Ukalaklılara Cevaben...

İlk olarak çok gezenti bir insan değilimdir. Bununla beraber özellikle Orta ve Doğu Avrupa’nın; birbirininden farkı olmayan ve aynı sıkıcılıktaki gri şehirlerini gezelim görelim tadındaki ziyaretler için yeterli bulmuyorum.

Evet ne yazık ki; bir tane boktan katedral ve önünde Facebook luk foto çektirilable şehir meydanı, restoranlarda kötü servis, güzel olduğu efsane gibi anlatılan ama domuz bakışları sebebiyle zat-ı alime anlam ifade etmeyen bayanlar, kötü oteller, leş yemekler vs….. yanına sevdiğim bir şeyi koymadan o kadar para harcamaya değer şeyler değil benim için. Allaha şükür açık hava cafe tribini de ülke olarak bayağı bir sindirdik. Ee geriye ne kaldı….

Bir kere işin içine bir organizasyon katmak kültüre vakıf olmak için birebirdir. Bu festival olur, karnaval olur, konser olur, maç olur…İyi kötü karşılıklı iletişim için güzel bahanelerdir bunlar. Aksi takdirde katılırsın bir tura; ilk gün şehirde sightseeing, akşam “bilmem ne gecesi” adı altında boktan bir yemek ve dans organizasyonu, parası karşılığı sümüğünü atmayacağın mekanlara özel turlar. Seni bir güzel söğüşlerler, ama döndüğünde eşe dosta hava atmak için sabırsızlandığın için çaktırmazsın.

Evet,

Bana “Maç olmasa yurtdışına çıkmayacaksın/tatile gitmeyeceksin, ne kıro adamsın” demek suretiyle laf sokan/aşağılayan değerli arkadaşlarım.

Afrika’ya, Rio Festivaline, Katmandu’ya gitme fırsatımız olsa maçına falan bakmadan gideriz tabi ki. En azından 2 kültür öğrenir, sefil hayatımıza anlam katarız. Ama emin olun oralarda da parçası olacak bir şeyler bulur, hadisenin hakkını veririz.

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan, eğlence anlayışlarını tam kapitalizmin istediği üzere : “çok para harcayayım, ama bütün sorumluluklarım taca çıksın” mantığı üzerine kuran, hayatta iki kelimeyi bir araya getirecek zekâya sahip olmamasına rağmen hakkımda sosyal analizler yapma cüretini gösteren dostlar,


Merak etmeyin…az kaldı….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder