31 Ağustos 2009 Pazartesi

Avrupaaaa Yakasııııı




Baktım blog aleminde A versus B yazıları çok revaçta, ben de bildiğim bir konu üzerine kalem oynatayım dedim. Yıllardır iki stada da maça giden birisi olarak karşılaştırmalı Sami Yen-İnönü deplasman analizini bilgi ve görüşlerinize sunarım efem.

Ulaşım

İki stadın da kendine göre kolaylığı mevcuttur.
Ali Sami Yen Deplasmanında toplanma yeri Fulya’dır. Ulaşımı zordur. O bölgedeki bütün otobüs hatları Mecidiyeköy merkezli çalıştığı ve etrafta deniz namına bir şey olmadığı için özel arabayla gidilmesi en mantıklı iştir. Bununla beraber park edecek sayısız yer bulabildiğinden maç çıkışı sorun yaşanmaz. Ayrıca oyun parkında, benzin istasyonundan aldığın biraları içmek suretiyle maç saatini beklemek gayet eğlencelidir. Stada 500 metre uzakta olmana rağmen etrafta bir tane numunelik Galatasaraylı göremezsin. Bir takım taraftarının kendi stadının dibindeki bir bölgeyi bu şekilde kayıtsız şartsız deplasman takımına bırakması da ilginçtir. Bu başıboşluk Ortaklar Caddesinin ortalarına kadar devam eder. Elini kolunu sallaya sallaya girer ve çıkarsın.

İnönü’de toplanma organizasyonu Anadolu yakasından başlar. Otopark sorunu sebebiyle özel araba alternatifi zayıf olduğundan, büyük oranda deniz yolu ile geçilir. Bu özelliğiyle FB-BJK derbileri şahsına münhasır bir hal alır*.

Bundan sonraki aşama FB taraftarı için bir zulümdür. Eğer üzerinizde taraftar olduğunuza dair en ufak bir ibare varsa polis tarafından çember içine anılıp zorla stada giden otobüslere bindirilirsiniz. Bu şekilde sıcak altında saatlerce bekletildiğimi bilirim. Atkıyı bayrağı gömüp stada kendi başına gitmek en mantıklı iştir.

İnönü maç çıkışlarında hep aynı terane vardır. Taraftar polis kordonu eşliğinde yürütülerek zorla karşıya geçen vapurlara bindirilmeye çalışılır (Aynı şeyin BJK taraftarı için de yapıldığını duydum)Nice Koçyiğitlerin polise laf anlatmaya çalışarak helak olduğuna şahidim. “Ben Bakırköy’de oturuyorum neden vapura bineyim!” dersin Polis “ bana verilen emir bu” der. Diyalog uzadıkça uzar, sonunda kolluk kuvveti ikna olur. Herkes sağ salim evine dağılır. Ben Anadolu yakasında oturduğum için, polise yavşak yavşak “abiii Üsküdara giden vapur var mı??” diye sormuşluğumda vardır ama o kısmı karıştırmayın.

Stada Giriş
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden… !!
Fulya’dan Sami Yen’e giden yol yaklaşık 45 derecelik eğim ihtiva eder (aka Devebağırtan Yokuşu). Bu kabir azabı tadındaki yürüyüş esnasında, 2 defa polis kontrolünden geçersin. Bu yetmezmiş gibi “yeni!” Yapılan Sami Yen açığına girmek için 1 metre genişliğinde, 50 metre uzunluğunda ve aynı şekilde 60 derecelik eğimde bir metal bir merdivene tırmanarak tribün kapısına ulaşırsın. Benim anlamadığım Gs yönetimi neden stadın arkasındaki o araziye bir toprak dolgu yapmaz bir beton dökmez yıllardır? Ayrıca son maça gitmedim ama öncesine kadar Gs misafir takım tribün girişinde turnike yoktu. Hurra nın kralı oluyordu. Bunu da dipnot tadında ekleyeyim…

İnönü’de aynı şekilde bütün taraftar tarihi betonarme bir merdiven üzerinden stada girer. Giriş nispeten rahattır, zaten İnönü eski açığı tarihi eser olduğu için çivi bile çakılması yasaktır. Bu sebepten BJK yönetimine kızılmaz. Zaten stada girdiğin yerin etrafı komple BJK taraftarı olduğu için sıra beklemek de eğlencelidir.

Stadyum
İnönü stadı, konum olarak güzel olmakla beraber, yeni düzenleme ile daha bir futbol stadyumu halini almıştır. Fakat tribünleri ters eğimlidir. Deplasman taraftarını iki ayrı yere yerleştirmek şekliyle bozmaya çalışırlar.. Kendi taraftarlarının olduğu tarafa sadece küçük bir WC koydukları için maç içerisinde su yoluna gitmek 15 dakikadan fazla alabilir. Görüş nettir. Işıklandırma güzeldir, çimler pırıl pırıl gözükür.

Ali Sami Yen akustiği ve yapısıyla daha bir futbol stadıdır. Tribünleri stadın üzerine çöker. Kasvetli bir havası vardır. Stadın ve Mecidiyeköy’ün konumu sebebiyle mütemadiyen bir sis bulutu görülür. Kapalı tribünü dizayn eden mimarı dünyadaki bütün yeni futbol stadı inşaatlarında çalıştırmak lazım (tabi hala yaşıyorsa). O nasıl bir akustiktir öyle!

Taraftar&Ambians
Beşiktaş taraftarı bütün tezahürat yaratıcılığına rağmen, bana göre, iyi bir futbol taraftarı değildir. Sağlam bağırırlar doğru. Fakat maçı forse etmede çok kötüdürler. Çoğu zaman maçtan koparlar. Anlık tepkiler koyamazlar. Ayrıca bütün desibel efsanelerine rağmen deplasman seyircisinin konumlandığı yerden sesleri hiç duyulmaz. Zamanında bu sorunu mikrofon ile çözmeye çalıştılar ama tarafımızdan makaraya maruz kalınca vazgeçtiler. Diğer 3 tribünü de battal olduğundan ki bence bu bir stadyum için çok büyük dezavantajdır, bütün maç kendi kendi başına rahatça bağırırsın. Tribün kontralarını hissetmediğin için moralin bozulmaz. Fenerbahçe taraftarı en büyük makaralarını bu yüzden İnönü’de yapmıştır. Bununla beraber Beşiktaş seyircisi görsel olarak Eskişehir taraftarının bile gerisindedir. Doğru düzgün yaptıkları bir karton organizasyonu yoktur. Maç öncesi kendi takımını motive etme konusunda çok yetersizdirler. Ayrıca tezahürat konusundaki yaratıcılıkları pankart konusunda sergileyemezler. Rakip takım seyircisini bozan bir pankart açtıkları gözükmemiştir.

GS seyircisi, stadlarındaki müthiş akustiği de arkasına alıp, maç içersinde doğru tepkiler vererek oyunu domine eder. Bağıran taraftar sayısı İnönü’dekinin 10 da 1’i olmasına rağmen güzel ses çıkar. Pankartlar ve showlar rakibin sinirini bozacak şekildedir. Kapalı dışındaki tribünler İnönü’ndekilere göre daha aktiftir.

Bu karşılaştırmaya eklenecek çok şey olacaktır. Benim aklıma gelenler bunlar. Diğer takım taraftarlarının bizim stadyum hakkında düşünceleri okumak da benim açımdan ilginç olacaktır.


* Dünyada taraftarların deniz yoluyla birbirlerinin maçlarına gittiği başka büyük derbi var mı acaba??? Bir ulemaya danışmak lazım, ya da tek olayı yabancı sitelerdeki haberleri Türkçeye çevirmek olan bir takım blog yazarlarına sorarız. Belki yardımcı olurlar.

1 yorum: