23 Ağustos 2009 Pazar

Sevmiyorum...




Herhalde hepimizin sevmediklerimizle yargılandığımız anlar olmuştur. Ortak karar olarak sevilen objelerle hoşlaşmadığımızı beyan ettiğimiz an sümük muamelesi görürüz. Oray Eğin’in Sezen Aksu için söylediği lafı severim “bu kadını eleştirmek tabu mu, bu kadını sevmemek suç mu?” diye. Neyse ki ben kendisi hakkında çok negatif şeyler düşünmüyorum. Fakat yıllardır bir türlü sevemediğim, bununla beraber nasıl olur da sevmezsin tepkisini aldığım onlarca şey var. Aklıma gelen bazılarının listesini aşağıda çıkardım. Sevmek zorunda mıyım arkadaşım!

Patlıcan: Gerçekten sevmek isterdim…. Çocukluğumdan beri her türlüsünü yedim. Mangalı, kızartması, salatası..aklınıza ne gelirse. Her rakı masası ortamında, patlıcanlı salata istemediğim an gördüğüm muameleyi insan hakları mahkemesine şikayet etsem yeridir. Bir de kendisine bana patlıcanı sevdirmeyi görev edinmiş insanlar oldu hayatımda. Yiyemiyorum canlarım benim, anlayın artık ve bu gerçekle yaşayın. Tadı hoşuma gitmiyor işte. En son Adana seyahatimde tandırda yapılmışını yiyebildim biraz, o kadar. Onun da tadı ete benziyordu. “Zaten içinde nikotin de varmış, dumansız hava sahası hafız eki eki” şeklinde kötü bir espriyle bu maddeyi bitiriyorum.


Sertap ERENER: New Orleans’ta sokaktan çevirdiğin her zencide olabilecek bir ses, şu ana kadar hiçbir şey üretmemesine rağmen müzisyenim havaları, çirkin ve kocaman bir ağız, her konuştuğunda sıçıp batırma, entelektüel geçinip bunca yıldır ortaya bir fikir koyamama…evet Sertap seni sevmiyorum…antipatik buluyorum…birkaç iyi müzisyenin sırtına binmiş tekneni yürütüyorsun. Senin geleceğin Nilüfer gibi olacak. Kayahanlar seni bırakınca ne olduğun ortaya çıkacak. Nasıl bir şans varsa sen de, o kötü şarkıyla Eurovision’u da kazandın ya..Kızın birine yalakalık olsun diye bir kere konserine bile gitmişliğim var. Tanrım o ne kötü bir sahnedir öyle! Neyse konuştukça sinirleniyorum….Ama şunu unutma, bu piyasadan silindiğin gün bayramım olacak Sertap!!


Çokbilmiş sazanlara not: Bilerek Sertap diye yazdım. Çünkü Cumhuriyet kanunlarına göre ordaki “b” harfinin sertleşmesi gerekir. Aksini yapan suç işler. Eğer bunla ilgili probleminiz varsa Abdülhak Hamit Tarhan ile aynı platformda hakkınızı arayabilirsiniz. (Bu espriyi anlamak için biraz tarih bilgisine ihtiyaç vardır efem. İmza: çakma Engin Ardıç K.Ç.)


Jartiyer: Neden seksi? niye seksi? İçinde mandal olan şey nasıl böyle erotik olabiliyor. Bu konuyu kısa keseceğim. Ben güzel bulmuyorum. Tv dışında da giyeni görmedim…görsem belki fikrim değişir kolpasıyla, bokunu çıkarmadan maddeyi burada bitiriyorum.


Donnie Darko: Başta blog umuzun kaçak editörü Irısh olmak üzere, bu başlığı görünce “yapmaaaaaaaa!” diyen insanlar olacaktır. Bu film hakkında o kadar övgü okudum ki. Ortamlarda öyle bir anlatıldı ki bu film... şahaser, duygusal, psikolojik başyapıt!!...Yirmili yaşlarım bu film yüzünden kompleksler içinde geçti.10 kere izledim, her izlediğimde çok sıkıldım ve anlamadım..film biter bitmez kendimi dolaba kilitleyip sabahlara kadar ağlamayı düşündüm. Sinema sanatından bu film yüzünden soğudum.


Geçen akşam kaçak editör Irısh’den tokatladığım DVD sini son bir kez daha izledim….Ve bugün göğsümü gere gere söylüyorum ki benim entel dostlarım, DD boktan bir filmdir! Bir kere sıkıcıdır, konusu da orijinal değildir. O kadar rüzgara rağman ben bir kişinin bile filmi tamamen anladığına da inanmıyorum. Bunun gibi bir de “Lost Highway” vardır. Bu iki filmi insanların güzel olması gerektiğine inandığı için güzel dediği filmler kategorisine sokabiliriz. İlla bir şeyine güzel diyecekseniz soundtrack albümüne deyin ona sözüm yok.


Bundan sonra bana Donnie Darko diye gelmeyin kalbinizi kırarım…İsteyen de gelip DVD sini alabilir. Aksi takdirde tez vakte kadar yakılmak suretiyle yok edilecektir…ohh rahatladım…


Tekila: Şahsımın social drinker olduğu malumunuzdur. Buna rağmen bu tekila denen mereti sevemedim. Adını her duyduğumda Bodrum barlar sokağında ucuz yoldan kafayı bulmaya çalışan bitli rockerlar gelir aklıma. Az harcayalım çabuk sarhoş olalım içkisidir. Yoksa içilecek meret değildir. Tadını gerçekten seven var mıdır acaba!? Bir de bu tuz limon geyiği vardır ki, ne zaman görsem gülesim gelir. Arkadaşım dayak mı yiyorsun içki mi içiyorsun! Ne tuzu ne limonu! Nedir bu kendine eziyet!


Bu gereksiz sıvıyı Türklerin popüler kültürüne Tom Cruise’un “Doğum Günü 4 Temmuz” filmi sokmuştur. Orada kurtçuk eşliğiyle içilen tekila illetinden yurdumun looser gençliği hala yakasını kurtaramamıştır. Allahtan kurt olayı biz de tutmadı da muhabbet iyice boka sarmadı.


Eğer tekila olmasaydı uzun ve yağlı saçlığı Türk erkeği, her lafını “abi” diye bitiren Türk kızı (abi diyen kızlar, yeryüzünden yok olun ve bir daha da gelmeyin!) ne içerdi bilinmez. Umurumda da değil!


Listemiz Devam Edecektir…

3 yorum:

  1. muhahahauauahu kerem yaaaa sabah sabah geberiyorum ofiste gülmekten..

    * Çakma engin ardıç :))))

    * ben tekilayi çok severdim ve inan Tom sayesinde başlamıştı sevadam :) fakat artık içemiyorum..

    YanıtlaSil
  2. "abicim" ne kadar muhalefet bi adamsın sen yaw :) arada nilüfer'e de lafını geçirmişsin sanki kayahan'ı sever gibi bi halde sana hiç yakıştıramadım. Ayrıca kız için kosnere giden erkek olarakta bi kere daha içinde aslında ne kadar naif bi insan olduğunu gösterdin bana hahah.
    tekilaya laf yok onun eğlencesi bile yeterli. ama sen sanırım onu cok teferruatlı olduğu için sevmiyorsun gibi geliyor.
    Ayrıca kendine engin ardıç deme lütfen kendisinden nefret ederim. yapma bunu bize "abicim"

    YanıtlaSil
  3. arkadaşım sen bir şişe tekilanın kaç para olduğunu biliyormusunki ucuz yoldan kafayı bulmak için tekila içiyorlar diyorsun?bir kere o rockerlarda onu alacak para olmuyor genelde...
    haa birde sen bir hatunun paşine düş sevmediğin halde konsere git sonrada sertaba kötüydü de.tamam bende kendisini çok dinleyen biri değilim ama sevmiyorsan yanındakine yalakalık yapmak içinde katlanma :)konser sonunda kazanan sensen devam et tabi ;)

    YanıtlaSil