9 Temmuz 2009 Perşembe

Graduate


Konuyu ortaya atan ilk Haşmet Babaoğlu'ydu. Açıkca söylemek gerekirse, kendisinin bu ülkede en gereksiz adamlardan biri olduğuna inanırım. Hıncal Uluç'un uğraşıp, ünlü yapmayı başarabildiği ender insanlardandır(Bir diğeri için bkz: Nez). Neyse, Haşmet kedi olalı bir fare tuttu ve benim de içinde bulunduğum topluluk hakkında Vatan'daki köşesinde güzel bir tespitte bulundu. Belki bu saptamaları birisinden duymuştur bilemeyiz, ama yazısının keyfine sürecekken bu melankolik serserinin başına bir gazeteci yaşayabileceği en kötü şeylerden biri geldi. Engin Ardıç topa girdi!

Efendim, Engin Ardıç'ın bugün yazdığı yazının ilk paragrafı konuyu özetler herhalde:


KAÇAK

Haşmet Babaoğlu, "yüksek lisans" yapmak isteyen çoğu öğrencinin aslında yetişkinlikten kaçtığını, hayattan korktuğunu yazmış... Çok zor bulunacak "işi", arslanın ağzında olan ekmeği aramaktan da böylece kurtuluyorlar, ya da en azından erteliyorlar. Amaçları "bilim üretmek" değil, asla. Yerden göğe kadar haklıdır. Bunlar hayatın kıyısında kalakalan, bundan da hoşnut görünen ürkek sığırcık yavrularıdır. Yüksek lisansın arkasından doktora gelecektir, sonra belki bir doktora daha... Önemli bir yanlış yapmazsan, tıpkı asker terfii gibi, önce doçentlik sonra profesörlük de garanti. Üç çarçur makale, iki arak kitapla işi bitirirsin. Bunlara "eternal student" derler, ebedi öğrenci... "Üniversitede kalmak", birçok insan için "hayattan kaçmanın" en "şık" yoludur. Kimse onu suçlayamaz da...


Yazının geri kalan kısmında, Ardıç kendi klasiği olarak olayı solculuğa vurup mental masturbasyon yaptığı için, kayda değer bir şey yok.

İnternetteki yorumlara baktığımda "bizim tayfanın" Ardıç'a ağzına geleni söylediğini gördüm.

Engin Ardıç gerçekten nefret edilecek bir adamdır, fakat bu onun zeki birisi olduğu gerçeğini değiştirmez. Ben kendi adıma her kelimesinin altına imzamı atıyorum. Bu yorumu Ardıç değil de, aynı üslupla Can Yücel yapsaydı, yorumlar tam tersi olurdu .


İnsanın lisans eğitimini bitirdikten sonra sudan çıkmış balığa döndüğü doğrudur. Askerlik, iş bulma telaşı derken yüksek lisans yapmak tatlı gelir. Tabi bir an önce hayat mücadelesine atılmak zorunda olan arkadaşlarımı ayrı tutuyorum.

Hayatımın 3 senesini akademisyen olarak geçirdim. Doktor olmanın kıyısından dönmüş bir yüksek mühendisim. Bu süre zarfında Türkiye'de akademisyenliğin ne olduğu, yükselmek için neler yapman gerektiğini çok iyi öğrendim. Bunun sebebi YÖK müdür, liselerdeki eğitimin kalitesizliği midir bilmem, ama durum gerçekten içler acısı.....Bu konuyu, fırsat bulursam uzun uzun yazacağım.


Bugün, "working class hero" tadında bir beyaz yakayım. Yüksek yapmam, bugünkü kariyerime etki etti mi bilmiyorum...bunu, bu güne kadar çalıştığım şirketlerin İnsan Kaynakları bölümüne sormak lazım. Tek bildiğim, 40 yılda bir bir yere titrimi yazmam gerekmedikçe bunun "gururunu!?" yaşamıyor olmam. Hah unutmadan, bir de ev kiralarken işe yarıyor.. Seni efendi uslu zannediyorlar.

Her şeye rağmen ölünceye kadar kapı zilime *Makina Yüksek Mühendisi yazabileceğim duygusuyla kendimi avutuyorum ama sık sık "madem özel sektörde çalışacaktın 2 seneni neden heba ettin" diye de düşünüyorum.



* Bu yüksek başa mı yazılır ortaya mı yazılır geyiği feci sıktı. Ben bu karışıklıkların Türk Dilindeki bazı yetersizliklerden dolayı kaynaklandığını düşünüyorum. Etrafta herkes bir örnek verirken o iğrenç işareti yapıp " tırnak içinde söylüyorum" demeye başladı. Yok mudur kardeşim bu dilde bu anlamı verebilecek kalıp. Herkes şaklaban oldu afedersin....


Konu Fotoğrafı: Ardıç'ın eskilerde yazdığı efsane "Metalci" yazısı....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder